“Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (Bakara - 183)
“Oruç sırf Benim (Allah) rızâm için edilen bir ibâdettir. Onun mükâfatını da Ben veririm...” (Hadîs-i Kudsî)
Fıkıh danışmanı Mustafa Nizar Demirci Hocaefendi
Oruç nedir?
Oruç, imsak vakti dediğimiz ferc-i sâdık (ikinci fecir) zamanından güneşin batışına kadar geçen süre içinde hiçbir şey yememek, içmemek, cinsî muamelede bulunmamak demektir.
Oruç tutmaya imsâk da denir. İmsâk, nefsi, meylettiği şeylerden uzak tutmak, onları yapmamak mânasındadır. İmsâkın mukabili iftar kelimesidir ki, oruç açmak, oruç bozmak mânalarına gelir.
Orucun Hükmü
Oruç tutmak, İslâm’ın dayandığı 5 temel esastan birisidir. Medine’de hicretten 1.5 yıl sonra, Şaban ayının 10. günü farz kılınmıştır. Farziyyeti, Kitab, Sünnet ve İcma ile sâbittir. Orucun Allah katındaki büyük değer ve kıymeti, bir hadîs-i kudsîde şöyle belirtilir: “İnsanoğlunun işlediği her hayır ve ibâdet(te) kendisi için (bir haz ve menfaat endişesi var)dır. Fakat oruç böyle değildir. Oruç sırf Benim rızam için edilen bir ibâdettir. Onun mükâfatını da Ben veririm.”
Oruç tutan kimselerin nâil oldukları yüksek fazilet ve şerefli mevkiye bâzı hadîslerde şu şekilde işâret buyurulur: “Allah’a yemin ederim ki, oruçlu ağzın açlık kokusu, Allah katında, misk kokusundan daha hoş, temiz ve daha sevimlidir.”
Orucun Kısımları
Oruç altı kısma ayrılır: Farz, Vâcib, Sünnet, Mendub, Nâfile ve Mekrûh.
1. Farz Oruç:
Ramazan ayı orucunun edâsı da, kazâsı da farzdır.
2. Vâcib Oruç:
Nâfile olarak tutulan, sonradan bozulan orucun kazâsı vâcibdir. Nezir oruçları da vâcib oruçlardandır. Meselâ, “Şu iş şöyle olursa şu kadar gün oruç tutacağım” diye oruç tutmaya söz vermiş bir adamın, dileği gerçekleştiği zaman, bu oruçları tutması vâcib olur.
3. Sünnet Oruç:
Muharrem ayının 9 ve 10’uncu veya 10 ve 11’inci günleri oruç tutmak sünnettir. Bu oruca Aşûra Orucu denir. Hadîs-i şerîf’te: Aşûra orucunun geçmiş yılın günahlarına keffâret olacağı belirtilmiştir. Bu oruç, aşûra günü olan Muharrem’in 10’uncu gününe, öncesinden veya sonrasından bir gün ilâve ile birlikte tutulmalıdır. Çünkü sadece Muharrem’in 10’uncu günü oruç tutmak mekruhtur.
4. Mendub Oruç:
Her kamerî ayın 13, 14 ve 15’inci günü tutulan oruçlar menduptur. Bu günlere eyyâm-ı bîz denir. Her haftanın Perşembe ve Pazartesi günleri ve Ramazan’ı tâkib eden Şevval ayında 6 gün oruç tutmak da müstehabdır.
5. Mekruh Oruç:
Mekruh olan oruçlar ikiye ayrılır: Tenzîhen mekruh oruçlar, tahrîmen mekruh oruçlar... Muharrem ayının sadece 10’uncu günü oruç tutmak tenzihen mekruhtur. Yalnız Cuma günü oruç tutmak da tenzihen mekruhtur. Cuma günü oruç tutmaktan nehyin sebebi, o günün bir nevi bayram günü olmasıdır. Hadîs-i şerîf’te, Cuma gününün yeme, içme ve zikir günü olduğu belirtilmiştir. Yalnız Cumartesi günü oruç tutmak da tenzîhen mekruh sayılmıştır.
Ramazan bayramının birinci günü ile Kurban bayramının dört gününde oruç tutmak ise tahrîmen mekruhtur. Bugünlerde oruç tutmayı haram sayan da vardır. Bu sebeble, bunlara haram oruç da denebilir. Bugünleri, Cenâb-ı Hak kulları için bayram ilân etmiştir. Nimetlerinden yenilip içilerek Allah’a bol bol şükredilecektir. Bugünleri oruçlu geçirmek ise, Allah’ın nimetlerinden ve ziyafetinden yüz çevirmek mânasına gelir ki, bu sebeble bu oruçlar haram veya harama yakın mekruh sayılmıştır.
Ara vermeden yani, akşam iftar etmeden 2-3 gün peş-peşe oruç tutmak (ki buna savm-ı visâl denir) mekruhtur. Savm-ı visâl Rasûlullah Efendimiz hakkında câizdi. Zor ve meşakkatli olduğu için, ümmeti hakkında câiz olmamıştır.
Bayram günleri de dahil bütün sene boyunca aralıksız her gün oruç tutmak da mekruhtur.
Kocasının rızası ve izni olmadan kadının nâfile oruç tutması da mekruhtur. Kocası dilerse, bu orucu bozdurabilir.
6. Nâfile Oruç:
Yukarıda sayılan vakitler dışında, kerahet olmayan günlerde oruç tutmak ise nâfiledir. Nafilenin mânası, farz ve vâcibden ayrı olarak, hiçbir dinî mükellefiyet olmaksızın, sırf fazilet ve sevab için yapılan ibâdet demektir.
Orucun Şartları
Ramazan Orucu Kimlere Farzdır?
Bülûğa ermiş, aklı başında kadın ve erkek her müslümana, Ramazanda oruç tutmak bir kulluk borcudur ve farz-ı ayndır. Bülûğa ermemiş çocukların oruç tutması ise farz olmamakla beraber onları da namaz gibi, küçük yaşlardan itibaren yavaş yavaş oruç tutmaya alıştırmak, oruca heveslendirmek lâzımdır.
Yolcu ve hasta olanlara da oruç farzdır. Ancak Ramazanda tutmaları mecburî değildir. Çünkü Ramazan orucunun Ramazan içinde edâsının farz olması için, sıhhat ve ikâmet şarttır. Yolcularla hasta olanlara şeriatın izin ve ruhsatı vardır. Dilerlerse oruçlarını Ramazanda tutarlar, dilerlerse yolcular yolculuktan evlerine döndüklerinde, hastalar da iyi olduklarında gününe gün kazâ ederler.
Orucun Sıhhat Şartları Nelerdir?
Tutulan oruçların sahih olabilmesi için de iki şart vardır: 1. Niyet, 2. Kadınlar için hayız ve nifastan temizlik.
Niyet edilmeden tutulan oruçlar dînen muteber sayılmaz. Orucun sahih olabilmesi için niyet şarttır. Nifas hâlindeki kadınlar (lohusalar) ile âdet gören kadınlar da bu halde iken ne namaz kılabilir, ne de oruç tutabilirler. Fakat bu halden kurtulduktan sonra, tutamadıkları oruçlarını gününe gün kazâ ederler. Namazlarını ise kazâ etmezler. Çünkü hayız - nifâs hâlinde kılınmayan namazların kazâsında meşakkat ve zorluk olduğundan Cenâb-ı Hak, lûtfuyla, kadınları bu borçtan affetmiştir.
Oruç Tutma Vakti Ne Zamandır?
Orucun vakti, imsâk vakti dediğimiz fecr-i sâdık zamanından, akşam güneşin batışına kadar olan müddettir.
Oruçta Niyet
İbâdet niyet ile olacağı için oruç ibâdetinde de niyet şarttır. Niyet, asıl insanın kalbindedir. Yarın oruç tutacağını bilmek ve içinden geçirmektir. Dil ile söylemek ise, şart değildir. Gece sahura kalkmak da niyet yerine geçer.
Oruca Ne Zaman Niyet Etmelidir?
Ramazan orucuna, zamanı belirlenmiş adak orucuna ve nâfile oruçlara; akşamdan itibaren ertesi günü kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir.
Ramazan orucunun kazası ile vakti belirtilmemiş adak orucuna, nâfile olarak başlanıp bozulmuş oruçların kazâsına ve keffâret oruçlarına niyet ise, akşamdan itibaren imsâk vaktine kadar yapılır. Bu vakitten sonra yapılan niyetle bu oruçlar sahih olmaz.
Orucu Bozmanın Cezası: Kaza Ve Kefaret
Oruç, niyet edip tutmaya başlamakla mükellef üzerine borç olmuştur. Bu sebeble, meşrû’ bir mâzeret olmadıkça başlanmış orucu bozmak günahtır. Ayrıca bozulan orucun sonradan gününe gün kazâ edilmesi de lâzımdır. Farz olan Ramazan orucunu kasden bozmakta ise kazâ ile birlikte fazladan bir de Keffâret denilen iki kamerî ay yani 60 tam gün aralıksız oruç tutmak cezası vardır.
Kazâ ve Keffâret Nedir?
Kazâ: Hiç tutulmayan veya tutulmaya başlanıp da bozulan bir orucu sonradan günü gününe tutmaktır.
Keffâret ise: Kasten bozduğu bir günlük Ramazan orucu yerine, ceza olarak iki ay birbiri ardınca oruç tutmaktır. Bu cezayı, yaşlılık, zayıflık ve hastalıktan dolayı yerine getiremeyen kimse, 60 fakiri sabah ve akşam olarak iki öğün doyurur. Doyurmak; yedirmek suretiyle olacağı gibi, yemek parasını fakirin eline vermekle de olur. 60 fakir yerine bir fakiri, 60 gün doyurmak da câizdir.
Oruç tutmaya bedenî gücü yetmediği gibi fakiri doyurmaya da mâli gücü kâfi gelmeyen bir kimseden ise, Keffâret cezası kalkar. Artık onun yapacağı şey, Allah’tan af ve mağfiret dilemektir.
Keffâret Orucu Tutanların Dikkat Edecekleri Hususlar Nelerdir?
* Üzerinde Keffâret borcu olan bir adam, bu 2 aylık orucu, hiç ara vermeden peşpeşe tutmak zorundadır. Binaenaleyh, araya, Ramazan ayı veya kendisinde oruç tutmanın haram olduğu günlerin girmemesi lâzımdır. Aksi takdirde Keffâret orucunu tutmaya yeniden başlamak gerekir.
* Yolculuk, Ramazan orucunun edâsını te’hire sebeb olmakla beraber; Keffâret orucu tutmakta olan kimse, yolculukta da bu orucu devam ettirmek zorundadır.
* Hayız, nifas hâline giren kadının Keffâreti bozulmaz. Bu günleri geçirdikten sonra, Keffâret orucunu kaldığı yerden tutmaya devam eder.
* Keffâret; orucu tutmamanın değil, tutulan orucu kasden bozmanın cezasıdır. Bu bakımdan, Ramazan-ı şerîf’te oruç tutmaya hiç niyet etmeyen bir kimse, tutmadığı bu oruçları sonradan sadece kazâ eder. Kendisine ayrıca Keffâret gerekmez.
Orucu Bozup, Hem Kazâ Hem de Keffâreti Gerektiren Haller Nelerdir?
Aşağıda sayılacak hususlardan herhangi birini mecbur kalmadan, zorlanmadan, unutma durumu olmadan isteyerek işleyen bir kimse için hem kazâ, hem de Keffâret lâzım gelir:
1-Cinsî münasebette bulunmak.
2-Yemek, içmek.
3-Ağzına ihtiyarsız giren yağmur, dolu ve kar suyunu isteyerek yutmak.
4-Tütün içmek, tütün veya benzeri bir tütsü maddesini yakıp dumanını içine çekmek.
5-Enfiye çekmek.
6-İçyağı, pastırma veya çiğ et yemek.
7-Susam tanesi kadar bir şey’i ağzına alıp yutmak veya çiğneyerek yemek.
8-Azıcık tuz yemek. (Çok tuz yemek ise, sadece kazâyı gerektirir.)
9-Zevcesinin veya sevdiği bir kimsenin tükrüğünü, ağız suyunu yutmak. Bu saydığımız şeylerde, bedenin tedâvisi veya tegaddîsi (gıdalanması ve beslenmesi) veyahut telezzüzü (zevk ve lezzet alması) vardır. Bu sebeble kazâ ile beraber keffâreti de gerektirir.
Keffâreti Düşüren Şeyler Nelerdir?
Bile bile oruç bozduktan sonra, aynı gün hayız ve nifas gibi oruç yemeyi mübah kılan bir durum ortaya çıkarsa, Keffâret düşer. Sadece kazâ borcu kalır. Oruç tutmaya mâni bir hastalığın zuhuru hâlinde de, hüküm aynıdır. Orucu bozduktan sonra, kendi isteğiyle veya mecburen seyahate çıkmak yahut da kendini zorla hasta etmek, Keffâreti düşürmez.
Orucu Bozup Yalnız Kazâyı Gerektiren Haller Nelerdir?
1-Çiğ pirinç yemek.
2-Sade un veya sade hamur yemek. (Hamurun içinde yağ ve şeker katılmışsa Keffâret de gerekir.)
3-Bir anda çok miktarda tuz yemek. (Az miktarda tuz yemek ise, Keffâreti de gerektirir.)
4-Taş, toprak, çakıl taşı, demir, bakır, altın gümüş gibi madenleri yutmak.
5-Zeytin veya kiraz çekirdeği yemek. Kayısı çekirdeğinin içi yenirse, Keffâret de gerekir.
6-Ayva gibi olgunlaşmadan yenmeyen bir meyveyi, ham iken, tuzlamadan ve pişirmeden yemek. (Olmuş, pişmiş, tuzlanmış olursa Keffâret de gerekir.)
7-Henüz içi olmamış yeşil cevizi yemek. Veya bademi, fındığı ve kuru fıstığı kabuğuyla birlikte çiğnemeden yutmak.
8-Arka yola fitil koymak, ilâç akıtmak.
9-Burna ilâç çekmek.
10-Kulağın içine yağ damlatmak.
11-Boğaza huni ile bir şey akıtmak.
12-Karında veya başta bulunan herhangi bir yaraya sürülen ilâcın vücuttan içeri nüfuz etmesi. (Bu yaraların derin olması şarttır. Yani sanki vücudun içine konmuş gibi olmalıdır)
13-Boğaza kaçan yağmur, kar veya doluyu istemeyerek yutmak.
14-Abdest alırken boğazına veya burna su çekerken genzine hatâ ile suyun kaçması. 15-İsteyerek boğazına veya burnuna duman çekmek. Sigara, anber gibi lezzet ve keyif verici bir duman olursa, Keffâret de gerekir.
16-Başkasının zorlaması sebebiyle oruç bozmak.
17-Uyurken boğazına birisi tarafından su dökülmek.
18-Unutarak yiyip içtikten sonra, orucum bozuldu zannıyla bilerek yiyip içmek.
19-Dişleri arasında kalan nohut tanesi kadar şey’i yemek.
20-Kendi isteğiyle dışarı kusmak. Bu kusma ağız dolusu boğazı geçip geri geldikten sonra orucu bozar.
21-Ağız dolusu kendiliğinden gelen veya isteyerek getirilen kusmuğu mideye çevirmek.
22-Sahur vakti geçtiği halde, geçmedi zannıyla sahur yemek.
23-Güneş battı, iftar oldu zannıyla oruç bozmak.
24-Ramazan orucundan başka bir orucu bozmak. İsterse kasten olsun...
25-Hanımını öpmek, okşamak, sarılma, v.s. sebebiyle erkekten ve kadından meninin gelmesi. Şehvetlenip sadece mezinin gelmesi ile oruç bozulmaz.
26-Ramazan orucunu tutmaya niyet etmeden gündüz yeyip içmek de sadece kazâyı gerektirir. Keffâret icab etmez. Çünkü Keffâret oruç tutmamanın değil, tutulan orucu bozmanın cezasıdır.
27-Başkasının tükürüğünü veya ağzından çıkan lokmasını yutmak veyahut kendisinin ağzından çıkarıp dışarda biraz beklettiği lokmasını yemek... İnsan tabiatı bu gibi hallerden iğreneceği için, sadece kazâ gerekir: Ancak insanın, sevdiklerinin tükürüğünü yutması Keffâreti de icab ettirir. Çünkü insan bundan lezzet alır.
28-Ön veya arka yolların içine parmakla veya başka bir vasıta ile, su yahut yağ gibi bir yaşlığın iletilmesi. Bu bakımdan oruçlunun istinca yaparken dikkatli olması, elindeki yaşlığı ön ve arka mahallerin içine değdirmemesi şarttır.
29-El ile meni getirmek (istimna’ - mastürbasyon).
30-Kan yutmak. Çoğunluğunu tükürük teşkil eden ağızdaki az kanı yutmak orucu bozmaz.
Orucu Bozmayan Şeyler Nelerdir?
1-Unutarak yemek içmek ve cinsî münasebette bulunmak, unutarak yapılan bu işler orucu bozmaz. Ancak oruçlu olduğunu hatırladığı anda, bu işleri yapmaktan geri durmalıdır.
* Birinin unutarak yiyip içtiğini görürsek ne yapmalıyız?
Eğer yeyip içen adam, güçsüz, zayıf ve ihtiyar birisi ise, hatırlatmamak daha iyidir. Zira bu, Allah’ın, o kimseye, güçsüzlüğüne merhameten orucunu unutturmak suretiyle ikram ettiği bir rızıktır. Unutarak yiyip içen kimse güçlü, kuvvetli biri ise, hemen hatırlatılmalıdır.
2-Uyurken ihtilâm olmak.
3-Hanımını öpmek, elle tutmak, okşamak... Bu durumda meni gelmedikçe oruç bozulmaz.
4-Kadına el sürmeden sadece bakmak veya şehevî konuları düşünmek sebebiyle tahrik olup meninin gelmesi.
5-Geceden cünüp olan kimsenin, yıkanmayı sahurdan sonraya, oruçlu vaktine bırakması.
6-Ağza gelen balgamı yutmak.
7-Kafasından burnun içine gelen akıntıyı çekip yutmak.
8-Denize yahut başka bir suya dalınca, kulağına su kaçmak.
9-Kendi isteğiyle olmayarak boğazına sigara dumanı gibi keyif verici bir duman girmek.
10-Boğazına toz veya sinek kaçmak. Gözyaşı veya yüz teri ağıza girecek olsa, eğer bir-iki damla kadarsa orucu bozmaz. Ancak tuzluluğu bütün ağız içinde hissedilecek kadar çok olup oruç hatırda iken yutulursa orucu bozar.
11-Sahurdan dişleri arasında kalmış nohut tanesinden küçük şeyleri yutmak. Nohut tanesinden büyük olursa, orucu bozar.
12-Hariçten susam veya buğday tanesi kadar bir şeyi ağzına alıp yavaş yavaş ve tadı boğazına varmayacak şekilde çiğneyip yok etmek.
13-Kendiliğinden gelen kusuntu, yine kendiliğinden geriye gitse, ağız dolusu bile olsa orucu bozmaz. Kusma isteğiyle ağıza getirilen az miktardaki kusmuk ise, kendiliğinden içeri gitse, orucu bozmaz. Fakat miktarı ağız dolusu ise, orucu bozar.
14-Kan aldırmak.
15-Göze sürme çekmek.
16-Ön ve arka yola kuru olarak sokulan parmak da orucu bozmaz. Ancak parmak yağlı ve ıslak olursa oruç bozulur.
17-Derideki gözeneklerden içeri giren şeyler orucu bozmaz. Buna binaen vücuda sürülen yağ veya yıkanılıp soğukluğu içeri nüfuz eden su, orucu bozmaz. Çünkü bunlar mesamat yoluyla içeri girerler.
18-Baş veya karındaki bir yaraya konulan ilâç, vücuttan içeri girmedikçe oruç bozulmaz.
19-Abdestte ağza su verip geri boşalttıktan sonra, arta kalan yaşlığın tükürük ile beraber yutulması orucu bozmaz.
20-Dişlerin arasından çıkan kan, az olup tükürük içinde kaybolmakta ise, bu kanın yutulması oruca zarar vermez. Ancak kan tükürüğe galebe çalacak çoğunlukta ise, bunu yutmakla oruç bozulur.
Oruçluya Mekrûh Olup Olmayan Şeyler Nelerdir?
1-Oruçlu kimse için su ile ıslatılmış misvak ve fırça kullanmak, İmam Ebû Yûsuf’a göre mekruhtur. İmam-ı A’zam ile İmam-ı Muhammed’e göre ise oruçlunun su ile ıslatılmış misvak veya fırça kullanmasında hiç bir kerahet yoktur. Oruçlu iken diş macunu sürülmüş fırça kullanmakta ise, mutlak mânada kerahet vardır. Sakınılması gerekir.
2-Oruçlu kimsenin, bir şeyin tadına bakması mekruhtur. Ancak kocası çok titiz ve huysuz olan kadınlar boğazlarına kaçırmamak şartıyla pişirdikleri yemeğin tadına, tuzuna bakabilirler. Oruçlu kimse, satın alacağı bal, yağ gibi bir şeyde aldatılmaktan korkuyorsa, boğazına kaçırmamak şartıyla, bunları tatmasında bir beis yoktur.
3-Oruçlu kimsenin abdest alırken ağzına, burnuna su almakta mübalâğa göstermesi, ağzını su ile doldurup bu suyu ağzında fazla tutması da mekruhtur.
4-Oruçlunun kan aldırması, oruçluyu orucunu tutamayacak kadar zayıf düşürecekse mekruhtur. Böyle bir durum söz konusu değilse câiz olur.
5-Ramazan-ı şerîf’te serinlemek maksadı ile ağza buruna su almak veya soğuk suyla yıkanmak, İmam-ı A’zam’a göre mekruhtur. Ebû Yûsuf’a göre bunda hiçbir kerâhet yoktur.
6-Nefsine güvenemeyen kimsenin hanımını öpüp okşaması da mekruhtur. Zira meni gelerek orucun bozulma ihtimali vardır. Fâhiş olmamak ve kendinden emin bulunmak şartı ile, hanımını öpüp kucaklamakta kerâhet yoktur.
7-Karı ile kocanın çıplak halde birbirlerine sarılmaları, nefislerinden emîn bile olsalar, mekruhtur. Buna fâhiş mübâşeret denir.
8-Erkeğin hanımının dudaklarını emmesi de mekruhtur.
9-Tükürüğünü ağzında biriktirip yutmak. Bu da orucun mekruhlarındandır.
* Oruçlu kimselerin gül ve misk gibi bir şeyi koklaması mekruh değildir.
* Oruca niyetli kimsenin cünüp olarak imsâk vaktine girmesi orucuna zarar vermez. Fakat geceden yıkanmak mümkün olduğu takdirde yıkanmadan sabahlamak kerâhetten tamamıyla uzak da değildir.
Orucun Âdâbı (Müstehabları) Nelerdir?
Orucun belli başlı edebleri şunlardır:
1-Sahura kalkmak. Resûl-i Ekrem (asm) bir hadîs-i şerîflerinde: “Sahur yemeğini yeyiniz. Zira sahur yemeğinde bereket vardır” buyurmuştur. Diğer bir hadîs-i şerîfte ise şöyle buyrulmaktadır: “Bizim orucumuzla ehl-i kitabın orucu arasındaki ayırıcı fark, sahur yemeği yemektir.” Sahur yemeği oruç için insana kuvvet verir. Böylece oruç tutmak daha kolay hâle gelir.
2-Sahuru geç yemek, iftarı ise acele yapmak, yani, güneş batar batmaz hemen orucu açmak.
3-İftarı açarken şu duâyı yapmalıdır: “Allahümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rizkıke eftartü.” Meâli: “Ey Allahım, Senin için oruç tuttum. Ve Sana îman ettim. Ve Sana dayanıp güvendim, tevekkül ettim. Ve verdiğin rızıkla da (şu anda) orucumu açtım.”
4-İftarı hurma gibi tatlı bir yiyecekle, yoksa su ile açmak.
5-Orucun mühim bir âdâbı da, mide gibi, bütün duygulara da bir nevi oruç tutturmaktır. İnsanda mideden başka, göz, kulak, kalb, hayâl, fikir gibi pek çok duygu ve cihazlar vardır. İnsan oruçlu iken, bütün bu duygularını mâlâyânilikten ve haramlardan çekerek, her birini kendine mahsus ubudiyet ve kulluk vazifesine sevk etmelidir. Meselâ, dilini yalandan, gıybetten, galiz ve çirkin sözlerden uzak tutmak ve onu Kur’an tilâveti, zikir, tesbih, salâvat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek. Gözünü nâmahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men edip gözünü ibrete ve kulağını hak söz ve Kur’an dinlemeye sarf etmek.
6-İftar ve sahurda aşırı derecede yememek, mideyi tıka-basa doldurmamak da orucun edeblerindendir. Çünkü oruçtan bir maksad da, beden ve ruhumuza dinlenme, rahatlama, vücut fabrikamıza baştan sona yıllık bir temizlik ve bakım fırsatı vermektir. Akşama kadar yemeyip de ezanı duyar duymaz bütün hız ve hışmıyla sofraya kapanmak, sofrada tıka-basa yemek, edebe aykırıdır. Hattâ beden sağlığı açısından da zararlıdır. Çünkü sindirim organlarımız, bu hücum ve baskın karşısında son derece zorlanır, ıztıraba düşer. Şu halde sahurda ve iftarda mal kaçırır gibi sofradakileri mideye doldurmaya çalışmamalıdır. Az ve öz yiyerek, oruçlu olmanın hikmet ve gayesine uygun hareket etmelidir.
7-Oruç ayı olan mübarek Ramazan ayında, bütün mü’minler, daha çok ibâdet etmeli, verdiği sonsuz nimetler sebebiyle bütün ruhuyla Allah’a şükretmeli, daha çok iyilik ve ihsanlarda bulunmalıdır.
8-Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’i Ramazan Ayında indirdiğini buyuruyor. Bu yönüyle Ramazan Ayı Kur’an ayıdır. Ramazan günlerinde Kur’an okumak çok mühimdir, sevabı çoktur. Ramazan ayında oruç tutan bir Müslüman yapabiliyorsa mutlaka bir veya daha fazla hatım okumalı, günde en azından bir cüz okumalı. Kur’an-ı Kerim okumayı bilmeyenler de, çevre camilerde güzel sesli hafızların okuduğu Kur’an-ı Kerimi dinlerlerse bu sevaptan mahrum olmazlar.
9-Ramazan ayında yapılacak olan hayırlı amellerin sınırı yoktur. Bunlardan biri de bol bol sadaka vermek, fakir fukaraya iyilikte bulunmaktır. Peygamber Efendimizden rivayet edildiğine göre, Ramazan ayında esen rüzgar gibi sadaka dağıtırdı. Oruç tutup açlığı hisseden Müslüman, fakir kardeşinin durumunu daha iyi anlar ve onun ihtiyacını karşılamaya gayret eder, sadaka verir, bol bol sevap elde eder.
10-Oruç tutan bir Müslümanın orucunu açtırmak salih amellerin en önde gelenlerinden birisidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Kim bir Müslüman kardeşine iftar vakti yemek yedirirse, onun sevabı kadar da kendisine sevap yazılır. Yemek yedirdiği kimselerin sevabından da hiçbir şey eksilmez.” Ramazan ayında iftar vermek bu ayda yapılan işlerin en hayırlılarındandır.
Kimler oruç tutmayabilir?
Hiçbir özrü yokken oruç tutmamak veya başladığı orucu bozmak günahtır. Hem de kaza ve (eğer başladığı Ramazan orucunu kasden bozmuşsa) Keffâret olarak cezası vardır. Bâzı hallerde ise, oruç tutmamak veya başlanmış orucu bozmak şer’an câiz hâle gelir.
Bu haller, şunlardır:
1 - Hastalık: Oruç tuttuğu takdirde hastalığının şiddetlenmesinden veya çok sürmesinden korkan kimsenin sonradan kazâ etmek üzere oruç tutmaması veya başladığı orucu bozması câizdir.
2 - Yolculuk: Ramazanda yolculuğa çıkanların oruç tutmayıp sonraya bırakmaları câizdir. Ancak yolda meşakkate, bedenî bir halsizlik ve rahatsızlığa mâruz kalmak söz konusu değilse, oruç tutmak, tutmamaktan efdal ve hayırlı görülmüştür.
3 - İkrâh (Tehdit ve Zorlama): Orucunu bozmadığı takdirde dövülmek veya yaralanmak veyahut öldürülmekle tehdit edilen bir kimse de oruç tutmayabilir.
4 - Gebelik ve Emziklilik: Oruç tuttuğu takdirde kendisine yahut çocuğuna bir zarar geleceğinden korkan hâmile veya emzikli kadın, oruç tutmayıp sonradan kazâ eder. Emzirdiği çocuğun başkasının çocuğu olması hükmü değiştirmez.
5 - Şiddetli Açlık ve Susuzluk: Açlık ve susuzluktan dolayı helâk olacağından veya aklî muvazenesinin bozulacağından korkan kimse orucunu bozabilir.
6 - Düşkünlük Derecesinde İhtiyarlık: Böyle kimselerin de oruç tutmaması câizdir. Böyleler oruç tutmayacakları gibi, kazâ da edemeyeceklerinden fidye verirler.
7 - Hayız - nifas hâli: Bu hallerde oruç tutulması haramdır.
* Nâfile oruç tutanlar için, ziyafete dâvet edilmek bir özürdür. Böyle bir kimse, hane sahibinin ısrarı üzerine orucunu bozabilir.
Oruçlu Olmadığı Halde, Oruçlu Gibi Davranması Gereken Kimseler:
* İmsâk vaktinden sonra yolculuğu biten bir yolcunun da günün geri kalan kısmında oruçlu gibi davranması, yani, yemeden içmeden ve ailevî münasebetten kaçınması gerekir. * Gündüz iyileşen hasta için de hüküm aynıdır. O da oruçlu gibi davranmalıdır. Böyle hareket etmek, bir görüşe göre vâcib, diğer bir görüşe göre de müstehabtır.
* Yolcu, hasta, hayızlı ve lohusa olanlar, kendilerini oruçlu gibi göstermek zorunda değildirler. Yeyip içebilirler. Ancak kendilerinin mâzeretini bilmeyen halkın su’-i zannına sebeb olmak ihtimaline karşı, bunu alenen yapmaktan kaçınmak, gizlice yeyip içmek âdâba daha uygundur.