Hadislerle Mescidi Aksa

HADİSLERLE MESCİD-İ AKSA

1.HADİS

عَنِ الْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ قَالَ: صَلَّيْنَا مَعَ رَسوِلِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَحْوَ بَيْتِ الْمَقْدِسِ سِتَّةَ عَشَرَ شَهْرًا، أوْ سَبْعَةَ عَشَرَ شَهْرًا، ثُمَّ صُرِفْنا نَحْوَ الْكَعْبةِ

Berâ bin Âzib radıyallahu anh şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte on altı veya on yedi ay kadar Beyti'l Makdis’e doğru namaz kıldık. Sonra Kâbe’ye döndürüldük.”

(Müslim, 525)


2.HADİS

عَنْ أَبِي ذَرٍّ ، قَالَ : " قُلْتُ يَا رَسُولَ اللهِ : أَيُّ مَسْجِدٍ وُضِعَ فِي الْأَرْضِ أَوَّلُ ؟ ،قَالَ: ( الْمَسْجِدُ الْحَرَامُ) ، قُلْتُ : ثُمَّ أَيٌّ؟ قَالَ: ( الْمَسْجِدُ الْأَقْصَى ) ، قُلْتُ: كَمْ بَيْنَهُمَا ؟ ، قَالَ: (أَرْبَعُونَ سَنَةً ) "

Ebu Zer radıyallahu anh şöyle dedi: “Ya Rasûlallah! Yeryüzünde ilk kurulan mescit hangisidir?” dedim. “Mescid-i Haram’dır” buyurdu. “Sonra hangisidir?” diye sordum. O, “Mescid-i Aksa’dır” buyurdu. “Bunların arasında ne kadar zaman vardır?” dedim. “Kırk yıl vardır” buyurdu.

(Müslim, Mesacid, 2 )

3.HADİS
عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ يَبْلُغُ بِهِ النَّبِىَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَاتُشَدُّ الرِّحَالُ إِلَّا إِلَى ثَلَاثَةِ مَسَاجِدَ: مَسْجِدِي هَذَا، وَمَسْجِدِ الْحَرَامِ، وَمَسْجِدِ الْأَقْصَى

Ebu Hureyre radıyallahu anh, Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Üç mescit dışında hiçbir mescidi ziyaret için yola çıkılmaz. Benim bu mescidim, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa.”

(Müslim, Hac, 511)

4.HADİS

عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ مَسْعُودٍ قَالَ:

لَمَّا أُسْرِيَ بِرَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ، اُنْتُهِيَ بِهِ إِلَى سِدْرَةِ الْمُنْتَهَى، وَهِيَ فِي السَّمَاءِ السَّادِسَةِ، إِليْهَا يَنْتَهِي مَا يُعْرَجُ بِهِ مِنَ الْأَرْضِ فَيُقْبَضُ مِنْهَا، وَإِلَيْهَا يَنْتَهِي مَايُهْبَطُ بِهِ مِنْ فَوْقِهَا فَيُقْبَضُ مِنْهَا، قَالَ: {إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشَى} [اَلنَّجْمُ: 16،] قَالَ: فَرَاشٌ مِنْ ذَهَبٍ، قَالَ: فَأُعْطِيَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثَلَاثًا: أُعْطِيَ الصَّلَوَاتِ الْخَمْسَ، وَأُعْطِيَ خَوَاتِيمَ سُورَةِ الْبَقَرَةِ، وَغُفِرَ لِمَنْ لَمْ يُشْرِكْ بِاللهِ مِنْ أُمَّتِهِ شَيْئًا، اَلْمُقْحِمَاتُ

Abdullah bin Mesud radıyallahu anh şöyle demiştir: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem göklere çıkarıldığı gece Sidretü'l Münteha'ya götürüldü. Sidre, altıncı semadadır. Yeryüzünden semaya çıkarılan onda nihayet bulur ve sonra ondan alınır. Onun yukarısından inen şeyler de onda karar kılar, sonra ondan alınır. (Abdullah burada) "Sidre'yi kaplayan kaplıyordu.” (Necm Suresi,16) ayetini okumuş ve onu ‘altından pervaneler’ diye tefsir etmiştir, sonra (rivayetine devamla) Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme (orada) üç şey verilmiştir: Beş vakit namaz, Bakara Suresi’nin sonu (son 2 ayeti), ümmetinden Allah'a şirk koşmayanların büyük günahlarının mağfiret olunması.” buyurmuştur.

(Müslim, İman, 279)

5.HADİS

عَنْ مَيْمُونَةَ مَوْلَاةِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهَا قَالَتْ : يَا رَسُولَ اللهِ أَفْتِنَا فِي بَيْتِ الْمَقْدِسِ . فَقَالَ : اِئْتُوهُ فَصَلُّوا فِيهِ -وَكَانَتِ الْبِلَادُ إِذْ ذَاكَ حَرْبًا- فَإِنْ لَمْ تَأْتُوهُ وَتُصَلُّوا فِيهِ فَابْعَثُوا بِزَيْتٍ يُسْرَجُ فِي قَنَادِيلِهِ

Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem azatlısı Meymune radıyallahu anha: “Ya Rasulallah! Beyt-i Makdis’e gidip gitmeme hakkında bize ne buyurursunuz?’’ dedi. Allah Rasulü: ‘’Gidin ve orada namaz kılın!’’ diye cevap verir. Fakat o zaman orada (Bizans ile Persler arasında) savaş vardı ve bunu dikkate alan Peygamber aleyhissalatu vesselam efendilerimiz şöyle buyurdu: ‘’Şayet oraya gidemez ve orada namaz kılmazsanız, oranın kandillerini aydınlatacak yağ gönderin!’’ buyurdu.’’

(Ebu Davud, Salat, 14)

6.HADİS

عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ عَمْرٍو عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قال:

لَمَّا فَرَغَ سُليْمَانُ بْنُ دَاوُدَ مِنْ بِناِءِ بَيْتِ الْمَقْدِسِ سَألَ اللهَ ثَلَاثاً حُكْمًا يُصَادِفُ حُكْمَهُ وَمُلْكًا لَا يَنْبَغِي لِأَحَدٍ مِنْ بَعْدِهِ وَأَلَّا يَأتِيَ هَذَا الْمَسْجِدَ أَحَدٌ لَا يُرِيدُ إِلَّا الصَّلَاةَ فِيهِ إلَّا خَرَجَ مِنْ ذُنُوبِهِ كَيَوْمِ وَلَدَتْهُ أمُّهُ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَمَّا اثْنَتَانِ فَقَدْ أُعْطِيَهُمَا وَأَرْجُو أَنْ يَكُونَ قَدْ أُعْطِيَ الثَّالِثَةَ

Abdullah b. Amr (radıyallahu anh), Hz. Peygamber'den sallallahu aleyhi ve sellem şöyle rivayet etmiştir: Davud’un aleyhisselam oğlu Süleyman aleyhisselam, Beyti’l Makdis’in binasını bitirince Allah Teâlâ’dan üç dilekte bulundu:

İlahî hükme uygun bir hüküm verme kudreti.

Kendisinden sonra hiç kimseye nasip olmayacak bir mülk ve saltanat.

Namaz kılmak için Mescid-i Aksa’ya gelen kimsenin annesinden doğduğu gün gibi günahlarından arınması/çıkması.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Süleyman’ın aleyhisselam dilediği ilk iki şey kendisine verilmiştir. Üçüncü dileğinin de kendisine verilmiş olmasını umarım.”

(İbni Mace, Namazın Gereği Biçimde Kılınması ve Sünnetleri 1408.hadis)

7.HADİS

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ :قَالَ رسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَا حُبِسَتِ الشَّمْسُ عَلَى بَشَرٍ قَطُّ ،

إلَّا عَلَى يُوشَعَ بْنِ نُونٍ ، لَيَالِيَ سَارَ إِلَى الْبَيْتِ الْمُقَدَّسِ

Ebu Hureyre’den radıyallahu anh rivayetle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: ‘’Güneş hiç kimse için batmaktan alıkonulmaz, ancak Beyt-i Mukaddesi (Kudüs'ü) fethetmek için gittiği gecelerden birinde Yuşa aleyhisselam için batmaktan alıkondu.’’

(Buhari,2226)

8.HADİS

عَنْ رَافِعِ بْنِ عَمْرٍو الْمُزَنِيِّ قالَ: سَمِعْتُ رسُولَ اللهِ صَلَّي اللهُ عَليْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ: اَلْعَجْوَةُ وَالصَّخْرَةُ مِنَ الْجَنَّةِ

Rafi bin Amr el-Müzeni radıyallahu anh, Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurduğunu işittim demiştir: “Acve hurması ve (Beyt-i Makdis’deki) kaya, cennettendir.”

(Ahmed b. Hanbel, 20345)

9.HADİS

عَنْ أَبِي أُمَامَةَ رَضِي اللهُ عَنْهُ قَالَ: قَالَ رسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَليْهِ وَسَلَّمَ:

"لا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي عَلَى الدِّينِ ظَاهِرِينَ ، لِعَدُوِّهِمْ قَاهِرِينَ ، لَايَضُرُّهُمْ مَنْ خَالَفَهُمْ إِلَّا مَا أَصَابَهُمْ مِنْ لَأْوَاءَ، حَتَّى يَأْتِيَهُمْ أَمْرُ اللهِ. وَهُمْ كَذلِكَ، قَالُوا: يَارَسُولَ اللهِ وَأيْنَ هُمْ ؟ قَالَ : "بِبَيْتِ الْمَقْدِسِ وَأَكْنَافِ بَيْتِ الْمَقْدِسِ "

Ebu Ümâme radıyallahu anh Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Ümmetimden bir topluluk daima hak üzere olacak ve düşmanlarına kesin bir şekilde üstün gelecektir. Allah’ın emri gelinceye dek şiddetli geçim sıkıntısına düşmeleri durumu hariç muhalefet edenlerin muhalefeti onlara zarar vermeyecektir.” “Ya Rasûlallah! Onlar nerededirler?” dediler. O sallallahu aleyhi ve sellem, “Onlar, Beyti’l Makdis’te ve Beyti’l Makdis’in etrafındadırlar” buyurdu.

(Ahmed bin Hanbel, Müsned, 36/657, no: 22320)

10.HADİS

عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ رَضِي اللهُ عَنْهُ أنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: إِنَّ لِي حَوْضًا مابَيْنَ الْكَعْبَةِ، وَبَيْتِ الْمَقْدِسِ أَبْيَضَ ، مِثْلَ اللَّبَنِ ، آنَيْتُهُ عَدَدُ النُّجُومِ ، وَإِنِّي لَأَكْثَرُ الأَنْبِيَاءِ تَبَعًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ

Ebu Said el-Hudri’den radıyallahu anh rivayetle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Benim Kâbe ve Beyti’l Makdis arası sütten daha beyaz, kaplarının sayısı yıldızlar kadar olan bir havuzum vardır. Ben kıyamet günü nebiler arasında en çok ümmeti olanım. (İbn Mace, Zühd, 36)

11.HADİS

.عَنْ جُنَادَةَ بْنَ أَبِي أُمَيَّةَ رَضِي اللهُ عَنْهُ قَالَ:

اِنْطَلَقْتُ أَنَا وَصَاِحِبٌ لِي، إِلَى رَجُلٍ مِنَ الْأَنْصَارِ، قَالَ: فَقُلْنَالَهُ: حَدِّثْنَا مَاسَمِعْتَ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ فِي الدَّجَّالِ، وَلَا تُحَدِّثْنَا عَنْ غَيْرِهِ، وَإِنْ كَانَ فِي نَفْسِكَ ثَبْتًا، قَالَ: قامَ فِينَا رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَقَالَ:

« أَنْذَرْتُكُمُ الدَّجَّالَ » ثَلَاثاً، " إِلَّا أَنَّهُ لَمْ يَكُنْ نَبِيٌّ قَبْلِي، إِلَّا قَدْ أَنْذَرَهُ قَوْمَهُ، وَإنَّهُ فِيكُمْ أَيَّتُهَا الْأُمَّةُ، وَإنَّهُ جَعْدٌ آدَمُ، مَمْسُوحُ الْعَيْنِ الْيُسْرَى، يُمْطِرُ الْمَطَرَ، ولَا يُنْبِتُ الشَّجَرَ، مَعَهُ جَنَّةٌ وَنَارٌ، فَنَارُهُ جَنَّةٌ، وجَنَّتُهُ نَارٌ، مَعَهُ خَيْلُ خُبْزٍ وَأنْهَارُ مَاءٍ، فَيَمْكُثُ فِي الْأرْضِ أرْبَعِينَ صَبَاحًا، يَبْلُغُ مِنْهَا كُلَّ مَنْهَلٍ غَيْرَ أرْبَعِ مَسَاجِدَ: مَسْجِدُ الْحَرَامِ، وَمَسْجِدُ الرَّسُولِ، وَمَسْجِدُ بَيْتِ الْمَقْدِسِ، وَالطُّورِ، يُسَلَّطُ عَلَى نَفْسٍ وَاحِدَةٍ، فَيَقْتُلُهَا ثُمَّ يُحْيِيهَا، وَإِنَّهُ لَا يُسَلَّطُ عَلَى غَيْرِهَا، وَأَنَّهُ يَقُولُ: أَنَا ربُّكُمُ، فَمَا شُبِّهَ عَلَيْكُمْ، فَاعْلَمُوا أَنَّ رَبَّكُمْ لَيْسَ بِأَعْوَرَ

Cünade bin Ebi Umeyye’den radıyallahu anh rivayetle, bir arkadaşımla Ensar’dan bir adamın yanına gittik. “Rasûlullah’dan sallallahu aleyhi ve sellem Deccal hakkında ne duyduysan bize anlat, doğruluğundan emin olsan bile O’ndan başkasının sözünü bize aktarma.” dedik. Cünade devamla dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem birlikteyken kalkıp bize şunları söyledi: ‘Deccal'e karşı sizi uyarıyorum.’ Bu sözünü üç defa tekrar etti. ‘Benden önceki bütün peygamberler de ümmetlerini ondan sakındırmıştır. Ümmetim! Muhakkak ki o, sizin içinizden çıkacaktır. O kıvırcık saçlıdır. Sol gözü yoktur. Yağmur yağdırır, ekin bitiremez. Yanında cennet ve cehennem vardır. Onun cehennem dediği cennet, cennet dediği ise cehennemdir. Yanında ekmekten dağlar ve sudan nehirler vardır. Yeryüzünde kırk gün kalacak, dört mescit hariç her yere ulaşacaktır: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî, Mescid-i Aksa, Mescid-i Tur-i Sina. Birine saldırıp onu öldürür. Sonra da diriltir. Başkasına da dokunamaz. Ve o şöyle der: Ben Rabbinizim! Eğer şüpheye düşecek olursanız biliniz ki sizin Rabbiniz kör değildir.’ buyurdu.”

(Ahmed bin Hanbel, 23575)

12.HADİS

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِي اللهُ عَنْهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قَالَ:

«لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يُقَاتِلَ الْمُسْلِمُونَ الْيَهُودَ، فَيَقْتُلُهُمُ الْمُسْلِمُونَ حَتَّى يَخْتَبِئَ الْيَهُودِيُّ مِنْ وَرَاءِ الْحَجَرِ وَالشَّجَرِ، فَيَقُولُ الْحَجَرُ أَوِ الشَّجَرُ: يَا مُسْلِمُ يَا عَبْدَ اللَّهِ هَذَا يَهُودِيٌّ خَلْفِي فَتَعَالَ فَاقْتُلْهُ، إِلَّا الْغَرْقَدَ فَإِنَّهُ مِنْ شَجَرِ الْيَهُودِ»

Ebu Hureyre’den (radıyallahu anh) rivayetle Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu, şu arkamdaki Yahudi’dir, gel de onu öldür!’ diye haber verecektir. Sadece garkad ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır.”

(Müslim, Fiten, 82)

13.HADİS

عَنْ أَبِي هُرَيْرَة رَضِي اللهُ عَنْهُ عَنِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: قِيلَ لِبَنِي إِسْرَائيلَ : (اُدْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا وَقُولُوا حِطَّةٌ) [اَلْبَقَرَةُ: 58] فَدَخَلُوا يَزْحَفُونَ عَلَى أَسْتَاهِهِمْ، فَبَدَّلُوا، وَقَالُوا : حَبَّةٌ فِي شَعَرَةٍ

Ebu Hureyre radıyallahu anh Peygamber’in aleyhisselam şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: İsrailoğulları’na “(Beyti’l Makdis) kapısından secde ederek (saygı ile) giriniz ve ‘Hıtta’ -‘Hata (ettik ya Rabbi, affet bizi)!’- deyiniz.” (Bakara,58) denildi. Ancak onlar bunu değiştirdiler ve kalçaları üzerinde emekleyerek girdiler. Hıtta yerine ‘Arpadaki tane’ dediler.”

(Buhari, Tefsir, 5 /4479)

14.HADİS

.عَنْ أمِّ سَلَمَةَ زَوْجِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أنَّهَا سَمِعَتْ رسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ: مَنْ أَهَلَّ بِحَجَّةٍ أوْ عُمْرَةٍ مِنَ الْمَسْجِدِ الْأَقْصَى إِلَى الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ غُفِرَ لَهُ مَاتَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ وَمَا تَأَخَّرَ أوْ وَجَبَتْ لهُ الْجَنَّةُ. شَكَّ عَبْدُ اللهِ أَيَّتُهُمَا قَالَ،

قَالَ أَبُو دَاوُدَ: يَرْحَمُ اللهُ وَكِيعًا أَحْرَمَ مِنْ بَيْتِ الْمَقْدِسِ يَعْنِي إِلَى مَكَّةَ

Nebi’nin sallallahu aleyhi ve sellem hanımı Ümmü Seleme’den radıyallahu anha rivayet edildiğine göre kendisi, Rasûlullah’ı sallallahu aleyhi ve sellem, “Kim hac veya umre için Mescid-i Aksa’dan ihram’a girip Mecsid-i Haram’a kadar (ihramda) kalırsa onun geçmiş ve gelecek günah(lar)ı bağışlanır.” ya da “Onun için cennet(e girmek) kesinleşmiştir.” buyururken işitmiştir.

(Ebu Davud, 1741)

(Ravi) Abdullah, (Yahya b. Ebî Sûfyan’ın) bu iki (cümle)den hangisini söylediğinde şüpheye düşmüştür. Ebu Davud dedi ki: “Allah Vekî’e rahmet etsin. Beyti’l Makdis’ten ihrama girdi. Yani Mekke’ye kadar (ihramda kaldı).

15.HADİS

عَنْ أَبِي ذَرٍّ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ، قَالَ:

تَذَاكَرْنَا وَنَحْنُ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَيُّمَا أَفْضَلُ: مَسْجِدُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَوْ بَيْتُ الْمَقْدِسِ؟ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صَلَاةٌ فِي مَسْجِدِي هَذَا أَفْضَلُ مِنْ أَرْبَعِ صَلَوَاتٍ فِيهِ، وَلَنِعْمَ الْمُصَلَّى هُوَ وَلَيُوشِكَنَّ أَنْ يَكُونَ لِلرَّجُلِ مِثْلُ سِيَةِ قَوْسِهِ مِنَ الْأَرْضِ حَيْثُ يَرَى مِنْهُ بَيْتَ الْمَقْدِسِ خَيْرٌ لَهُ مِنَ الدُّنْيَا جَمِيعًا

Ebu Zer radıyallahu anh şöyle demiştir: “Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem yanındayken, Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem mescidinin mi, Beyti’l Makdis’in mi daha faziletli olduğunu aramızda konuşuyorduk. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: ‘Benim şu mescidimde kılınan namaz, Beyti’l Makdis’te kılınan dört namazdan daha faziletlidir. Orası ne güzel bir mescittir.Bir adamın Beyti’l Makdis’i görebileceği yerde atını bağlayacak kadar yerinin olmasının, ona bütün dünyadan daha hayırlı olacağı günün gelmesi yakındır.” diye buyurdu.

(El-Mu’cemu’l Evsat, 7/103)

16.HADİS

عَنْ ذِي الْأَصَابِعِ قَالَ : قُلْتُ يَا رَسُولَ اللهِ : إِنِ ابْتُلِينَا بَعْدَكَ بِالْبَقَاءِ أَيْنَ تَأْمُرُنَا ؟ قَالَ : عَلَيْكَ بِبَیْتِ الْمَقْدِسِ فَلَعَلَّهُ أَنْ يَنْشَأَ لَكَ ذُرِّيَّةٌ يَغْدُونَ إِلَى ذَلِكَ الْمَسْجِدِ وَيَرُوحُونَ .

Zi’l-Esâbi’ (Sevbân b. Yemred) radıyallahu anh dedi ki: “Ya Rasûlallah! Şayet biz, Sen’den sonraya kalıp sıkıntıya düşecek olursak bizim nereye gitmemizi emredersin?” dedim. O sallallahu aleyhi ve sellem: “Sana Beyt-i Makdis’e gitmeni tavsiye ederim. Umulur ki Allah, sana oradaki mescide gidip gelecek nesiller verir.”

(Ahmed bin Hanbel, Müsned, 27/190, no: 16632)

17.HADİS

عَنْ شَدَّادِ بْنِ أَوْسٍ رَضِي اللهُ عَنْهُ قَالَ: أَنَّهُ كَانَ عِنْدَ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهُوَ يَجُودُ بِنَفْسِهِ، فَقَالَ: "مَا لَكَ يَا شَدَّادُ؟" قَالَ: ضَاقَتْ بِيَ الدُّنْيَا، فَقَالَ: لَيْسَ عَلَيْكَ؛ إِنَّ الشَّامَ يُفْتَحُ، و يُفْتَحُ بَيْتُ الْمَقْدِسِ، فَتَكُونُ أَنْتَ وَوَلَدُكَ أَئِمَّةً فِيهِمْ إِنْ شَاءَ اللهُ

Şeddad bin Evs’in radıyallahu anh anlattığına göre kendisi Rasûlullah’ın aleyhisselam yanındaydı ve (Nebi sallallahu aleyhi ve sellem) can çekişmekteydi. (Efendimiz aleyhisselam): “Ey Şeddad! Neyin var?” diye sordu. (Şeddad radıyallahu anh): “Bana dünya dar geldi!” dedi. (Efendimiz aleyhisselam): “Hayır, dünya sana dar gelmeyecek, aksine Suriye bölgesi ve Beyt-i Makdis fethedilecek de inşallah sen ve çocukların oradakilere önderler olacaksınız.” (Taberani, El Mucemu’l Kebir, 5. 289)

18.HADİS

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ، قَالَ:قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:

أُرْسِلَ مَلَكُ الْمَوْتِ إِلَى مُوسَى عَليْهِمَا السَّلَامُ، فَلَمَّا جَاءَهُ صَكَّهُ فَرَجَعَ إِلَى رَبِّهِ، فَقَالَ: أَرْسَلْتَنِي إِلَى عَبْدٍ لَا يُرِيدُ الْمَوْتَ، قَالَ: اِرْجِعْ إِلَيْهِ فَقُلْ لَهُ يَضَعُ يَدَهُ عَلَى مَتْنِ ثَوْرٍ، فَلَهُ بِمَا غَطَّتْ يَدُهُ بِكُلِّ شَعَرَةٍ سَنَةٌ، قَالَ: أيْ رَبِّ، ثُمَّ مَاذَا؟ قَالَ: ثُمَّ الْمَوْتُ، قَالَ: فَالْآنَ، قَالَ: فَسَأَلَ اللهَ أَنْ يُدْنِيَهُ مِنَ الْأَرْضِ الْمُقَدَّسَةِ رَمْيَةً بِحَجَرٍ،

قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ: فَقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَوْ كُنْتُ ثَمَّ لَأَرَيْتُكُمْ قَبْرَهُ، إِلَى جَانِبِ الطَّرِيقِ تَحْتَ الْكَثِيبِ الْأَحْمَرِ

Ebu Hureyre radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden şöyle rivayet etti: "Ölüm meleği Musa aleyhisselama gönderildi. Melek, Musa (aleyhisselama) gelince Musa (aleyhisselam) meleğe vurdu ve onun gözünü çıkardı. Melek Rabbine dönüp dedi ki: ‘Sen beni ölmek istemeyen bir kula gönderdin.’ Allah, (meleğe gözünü iade etti ve) şöyle dedi: ‘Musa'ya geri dön ve O'na: Elini bir öküzün sırtına koymasını ve elinin dokunduğu her bir kıla karşılık bir yıl ömür verileceğini söyle.’ dedi. (Musa aleyhisselam) dedi ki: ‘Ey Rabbim! Sonra ne olacak?’ (Allah azze ve celle şöyle buyurdu:) ‘Sonra öleceksin.’ (Musa aleyhisselam): ‘Öyleyse şimdi öleyim’ dedi. (Efendimiz aleyhisselam devamla) buyurdu ki: ‘(Musa aleyhisselam) Allah’tan kendisini Ardu’l Mukaddes’e bir taş atımı mesafeye kadar yaklaştırmasını istedi.’ Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Şayet ben orada olsaydım onun yol kenarında ve kızıl bir kum tepesinin yanında bulunan kabrini muhakkak sizlere gösterirdim.”

(Buhari, Ehadisu’l-Enbiya, 31)

19.HADİS

وَعَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللهِ رَضِي اللهُ عَنْهُ أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: لَمَّا كَذَّبَتْنِي قُرَيْشُ، قُمْتُ فِي الْحِجْرِ فَجَلَا اللهُ لِي بَيْتَ الْمَقْدِسِ فَطَفِقْتُ أُخْبِرُهُمْ آيَاتِهِ وَأَنَا أَنْظُرُ إِلَيْهِ.

Cabir b. Abdullah’tan radıyallahu anh nakledildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “(İsra konusunda) Kureyş beni yalanlayınca Hicr’de ayağa kalktım ve Allah Beyti'l Makdis’i gözümün önüne getirdi. Ben de ona bakarak özelliklerini Kureyş’e anlatmaya başladım. Hem Beyti’l Makdis’e bakıyor hem de haber veriyordum.”

(Buhari, Menâkibu’l-Ensar, 41)

20.HADİS

عَنْ أَبِي هُرَيْرَة رَضِي اللهُ عَنْهُ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:

لَقَدْ رَأَيْتُنِي فِي الْحِجْرِ وَقُرَيْشٌ تَسْأَلُنِي عَنْ مَسْرَايَ، فَسَألَتْنِي عَنْ أَشْيَاءَ مِنْ بَيْتِ الْمَقْدِسِ لَمْ أُثْبِتْهَا، فَكُرِبْتُ كُرْبَةً مَا كُرِبْتُ مِثْلَهُ قَطُّ، قَالَ: فَرَفَعَهُ اللهُ لِي أَنْظُرُ إِلَيْهِ، مَا يَسْأَلُونِي عَنْ شَيْءٍ إِلَّا أَنْبَأْتُهُمْ بِهِ، وَقَدْ رَأَيْتُنِي فِي جَمَاعَةٍ مِنَ الْأَنْبِيَاءِ، فَإِذَا مُوسَى قَائِمٌ يُصَلِّي، فَإِذَا رَجُلٌ ضَرْبٌ، جَعْدٌ كَأنَّهُ مِنْ رِجَالِ شَنُوئَةَ، وَإِذَا عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ عَلَيْهِ السَّلَامُ قَائِمٌ يُصَلِّي، أَقْرَبُ النَّاسِ بِهِ شَبَهًا عُرْوَةُ بْنُ مَسْعودٍ الثَّقَفِيُّ، وَإِذَا إِبْرَاهِيمُ عَلَيْهِ السَّلَامُ قَائِمٌ يُصَلِّي ،أَشْبَهُ النَّاسِ بِهِ صَاحِبُكُمْ، يَعْنِي نَفْسَهُ ، فَحَانَتِ الصَّلَاةُ فَأَمَمْتُهُمْ، فَلَمَّا فَرَغْتُ مِنَ الصَّلَاةِ قَالَ قَائِلٌ: يَا مُحَمَّدُ، هَذَا مَالِكٌ صَاحِبُ النَّارِ، فَسَلِّمْ عَلَيْهِ، فَالْتَفَتُّ إِلَيْهِ، فَبَدَأَنِي بِالسَّلَامِ .

Ebu Hureyre’den radıyallahu anh rivayetle: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kendimi Hicr'de gördüm. Kureyş bana İsra seyahatimi soruyordu. Ez cümle bana Beyti’l Makdis’ten tespit edemediğim bazı şeyler sordular. Bu sebeple öyle bir sıkıntıya düştüm ki kesinlikle onun gibi bir sıkıntıya düşmüş değildim. Derken Allah, onu bana arz eyledi. Onu görüyordum. (Artık) bana ne sordularsa kendilerine haber verdim. Bir de kendimi peygamberlerden oluşan bir cemaatin içinde gördüm. Baktım ki Musa kalkmış namaz kılıyor. Uzun boylu ve dolgun saçlı bir zat. Zannedersin Şenue kabilesi erkeklerinden biri. Bir de baktım İsa b. Meryem aleyhisselam kalkmış namaz kılıyor. İnsanların ona en çok benzeyeni Urve bin Mes'ud Essakafi'dir. Ve (baktım ki) İbrahim aleyhisselam da kalkmış namaz kılıyor. İnsanların ona en çok benzeyeni arkadaşınızdır (yani Efendimiz’in aleyhisselam kendisidir). Derken namaz vakti geldi. Ben onlara imam oldum. Namazı bitirince içlerinden biri: ‘Ey Muhammed (aleyhissalatu vesselam)! Şu zat cehennemin bekçisi Mâlik’tir, ona selam ver.’ dedi. Ben ona doğru bakınca o bana selam verdi.” (Muslim, İman, 278/ 172. hadis)


21.HADİS

عَنِ ابْنِ بُرَيْدَةَ عَنْ أَبِيهِ قَالَ : قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَمَّا انْتَهَيْنَا إِلَى بَيْتِ الْمَقْدِسِ قَالَ : جِبْرِيلُ بِإِصْبَعِهِ فَخَرَقَ بِهِ الْحَجَرَ وَشَدَّ بِهِ الْبُرَاقَ

Ebu Büreyde’nin (radıyallahu anh), babasından rivayet ettiğine göre; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: Beyt-i Makdis'e vardığımızda Cibril parmağıyla kayayı delerek Burak'ı oraya bağladı.

( Tirmizi ,Tefsiru l - Kur'an, 17)


Anasayfa

Giriş/Üye

Hesap No

Bağış Yap

Sepetim